Scroll to top

Şimdi bir sandala binip buram buram tarih kokan bir şehir turuna ne dersiniz?

Dünya’nın en eski eğitim şehirlerinden biri olan Oxford City; kültürel ve tarihsel anlamda tüm beklentilerinizi tabiri caizse nirvanaya taşıyabilecek nitelikte bir şehir.

Başta ev sahipliği yaptığı Oxford Üniversitesi, birbirinden kaliteli dil okulları, yüz yıllar boyu özenle korunmuş tarihi dokusu, sakin ve kültürel anlamda donanımlı bir şehir olması; tarih okuyan, kültür gezilerine ilgisi olan, özellikle IELTS gibi sınavlara hazırlanan ve akademik kariyer yapmak isteyenlerin tercihi olabilir.

Eğitim anlamında dünyanın en iyilerinden olan Oxford Üniversitesi hakkında şunu söyleyelim ki, geldiğinizde hayal kırıklığına uğramayın. Burada öyle “1-2-3 hello” deyip kapısından girebileceğiniz bir kampüs yok. Burada şehrin kendisi bir kampüs. Yani tam manasıyla bir eğitim şehri. İngiltere’nin en büyük havalimanı Londra Heathrow Havalimanı’ndan 45 dakikalık bir mesafede ulaşabileceğiniz şehir merkeziyle, adeta şehir büyüklüğünde bir üniversitenin kapısından içeri girmiş sayılıyorsunuz. Nasıl mı?

Dünya’nın en eski ikinci üniversitesi olan Oxford; toplam 38 kolej ve kendi içinde dörde ayrılan akademik bölümlerden oluşuyor. Bir kent üniversitesi olan Oxford’un ana yerleşkesi yok. Yani bu demek oluyor ki; Oxford Üniversite’sinin tüm binaları ve tesisleri şehir merkezi içinde yer alıyor.

Parke taşlı sokakları, yüksek taş duvarları, ahşap kapıları, gotik atmosferi ve tarih kokan yapısıyla Oxford, eğer bir renk olsaydı bu kesinlikle gri olurdu. Kafeler, restoranlar, barlar, kitapçılar… Şehir adeta “ben öğrenci şehriyim” diye bağırıyor. Ve geldiğinizde, daha şehrin derinlerine dalmadan “ben burada yaşarım” dedirtmeyi başarıyor. Şehrin öyle bir atmosferi var ki; ders çalışmak burada bir ritim tutturmuş gidiyor ve siz de kendinizi hemen bir köşede oturmuş kitap okurken buluveriyorsunuz.

UĞRAMADAN DÖNMEYİN!

Eğer Oxford’a geldiyseniz, Harry Potter’ın pelerininin dalgalandığı, sihirli çubuğunun ışıldadığı Christ Church ve Bodleian Kütüphanesi’ne uğramadan dönmeyin deriz.

Oxford Üniversitesi’nin bünyesinde bulunan, on iki milyonun üzerinde esere sahip, Avrupa’nın en eski kütüphanelerinden biri olan Bodleian Kütüphanesi; gotik atmosferi ve yıllanmış kitap kokuları arasında sizleri tarihin gizil yolculuğuna çıkarmaya hevesli.

Muhteşem mimarisi ve ihtişamıyla yıl içinde yüzlerce turisti ağırlayan, Harry Potter’ın o meşhur yemek sahnelerinin çekildiği, seride en çok gördüğümüz mekan Christ Church; Oxford Üniversitesi’ne bağlı bir kolej olmakla birlikte, Oxford bölgesinin ana kilisesidir.

KEŞKE BİRAZ DAHA ZAMAN AYIRSAYDIM!

Antropolojik çalışmalarla elde edilen beşyüz binin üzerinde eserle, ülkenin en önemli müzelerinden biri olan Pitt Rivers Müzesi’nde, insanlık tarihine dair oldukça etkileyici eserlerle karşılaşacaksınız. Henüz ışınlanma icat edilmemiş olsa da, bu müzede deyim yerindeyse “zamanda yolculuk” yaptığınızı hissedebilirsiniz.

KESTANE KEBAP!

Bir İstiklal Caddesi kadar olmasa da, Cornmarket Street’e, Oxford’un en hareketli caddesi diyebiliriz. Trafiğe kapalı olan bu alanda eğlence mekanları, restoranlar ve bol bol alışveriş yapabileceğiniz hediyelik eşya dükkanları bulmanız mümkün. Kulağınız her ne kadar “kestane kebap yemesi sevap” söylemini duymaya aşina olsada, közden yeni çıkmış sıcacık kestanelerin maalesef burada olmadığını fakat tüm restoranlarda öğrencilere indirim uygulandığını belirtmek isteriz. Ee artık hangisine üzülüp hangisine sevineceğiniz size kalmış ☺ Ha bir de aman diyelim gelmişken, buradan magnet almayı unutmayın. Aksi takdirde memlekete döndüğünüzde bir kamyon dolusu tribe maruz kalabilirsiniz. Magnet önemli!

DOĞADAN NE HABER?

İngiltere’nin çeşitli ve büyük parklarıyla meşhur olduğunu biliyoruz. Peki efendim Oxford ne durumda? Şöyle çayır çimen, eş dost, çoluk çocuk yayılıp iki lafın belini kırabilecek miyiz? Olmaz mı? Tabiki… Oxford’un merkezine yürüyüş mesafesinde olan Oxford University Park’la başlayabiliriz hemen. Şehrin kuzeydoğusunda 28 hektarlık bir park bölgesi olan Oxford University Park;çeşitli bahçelere, egzotik bitkilere ve spor tesislerine ev sahipliği yapar. Gündüz saatlerinde tüm halka açık olan parkta, uzun yürüyüşler yapabilir, çeşitli sporları izleyebilir ya da isterseniz yüzyıllık ağaçların gölgesinde sessizce kitabınızı okuyabilirsiniz.


Oxford’a geldiğinizde daha pek çok gölgesinde dinlenebileceğiniz ve uzun uzun yürüyüşler yapıp ders çalışabileceğiniz sakinlikte parklar bulabileceksiniz.

DİLİNİZ GELİŞSİN, AYAĞINIZ ALIŞSIN!

Oxford’un sıklıkla tercih edilmesinin en önemli nedenlerinden biri de elbette, yüksek kalite dil okullarını bünyesinde barındırması.

Dünya üzerinde 40 tane şubesiyle kalitesini ispatlamış Kaplan Dil Okulları, Dünya’da ilk 3’e girebilecek kapasiteye ulaşmış EF, Regend School, British Study Centers ve pek çok dil okulunu tercih etmeniz mümkün.

Kısaca bahsedecek olursak,Kaplan Dil Okulları’nda, IELTS sınavlarına hazırlanan öğrencilere haftada bir deneme sınavları yapılıyor.Bu sayede başarı oranları oldukça yüksek. Aynı zamanda öğrencilerin hassasiyetlerine önem veren bir anlayışa da sahipler. Her inançtan öğrenciye olduğu gibi Müslüman coğrafyalardan gelen öğrencilerin yaşam tarzını da düşünen ince anlayışla helal yiyecek-içecek ve yine aynı şekilde vejetaryen beslenen bireyler içinde özel menüleri bulunmakta. Şirin ve yeşil bir bahçesi olan Kaplan Dil Okulları’nın Oxford şubesi; aynı zamanda Study A Course’un da anlaşmalı olduğu kurumlardan biri.

İngiltere ve Oxford’un en büyük dil okulu olan EF Dil Okulları ise Oxford’da sizi yemyeşil, içinde 600 öğrencisi bulunan bir kampüsle karşılıyor. Bir tatil köyünü anımsatan bu kampüste dilerseniz konaklayabilir ya da İngiliz bir ailenin yanına da yerleşebilirsiniz. Şunu da dipnot olarak belirtelim ki, EF Dil Okulları prensip olarak öğrencilerin tüm ulaşım, konaklama ve sosyal aktivitelerini üstleniyor ve hiçbir aracı kurumu araya koymuyor.
Oxford’da şehir ve üniversite iç içe olduğundan okuldan çıktığınızda eve uğrayıp üzerinizi değiştirmeden ulaşabileceğiniz oldukça fazla mekan mevcut. Okuldan çıktığınızda arkadaşlarınızla bir puba, restoran ya da kafeye hemen yürüyerek gidebilir, farklı kültürden insanlarla tanışıp sohbet ederek dilinizin gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

TAMAM İKNA OLDUM!

Niyetine girdik tamam da, nasıl geleceğiz Oxford’a?

Türkiye’den Oxford’a direkt uçuş bulunmamakta ama zaten çok da şart değil. Londra Heathrow Havalimanı 45dk. mesafede. Oradan tren ya da otobüsle kolayca şehrin merkezine ulaşabilirsiniz. Azıcık paraya kıyalım ya da biz üç arkadaşız birlikte öderiz diyenler UBER bile çağırabilir. Aman Londra’nın o Black Cab adıyla meşhur siyah taksilerine kanıp binmeyin. Birkaç haftalık harçlığınızı 45 dakikada yersiniz☺ Onlar azıcık zengin turistlere yönelik. Öğrenci işi değil☺

Londra merkezden Oxford’a tren ile gelmek için; Londra Paddington İstasyonu’ndan Oxford’a giden trenlere binip ortalama 1 saat gibi kısa bir sürede Oxford’a ulaşabilir, günübirlik kültür turu yapabilirsiniz. Ha bu arada trenlerin 10-15 dk da bir seferleri vardır. Yoğun zamanlar yani işe gidiş ve geliş zamanları -ki buna biz İngilizler “peak time” diyoruz☺- olmadığı müddetçe çok uyguna tren bileti alabilirsiniz. Tüm İngiltere için geçerli bir not daha size; tren ve otobüs biletlerinde dinamik fiyatlandırma kullanıyor şirketler. Yoğun zamanlar pahalı, son dakika alınan biletler daha da pahalı gibi. Erken alın, saatleri iyi seçin gayet ucuza gezersiniz tüm ülkeyi. Kahrolsun kapitalizm!
Oxford toplu taşıma konusunda da oldukça gelişmiş bir şehir. Şehir içinde kullanılan otobüslerde smart kart kullanarak şehrin hemen hemen her yerine kolaylıkla ulaşmanız mümkün.Eğer şehirler arası seyahat ediyorsanız ve elinizde valiziniz var ise, valizinizi bir hostele emanete bırakabilirsiniz.

GELİRKEN NE GİYELİM?

Oxford’un genellikle kışları soğuk ve bol yağışlı, yazları ise ılık ve bol yağışlıdır. Yani her türlü yağışlıdır. Yağmurluk, şemsiye ne varsa toplayın gelin ☺

Nadiren az da olsa kar yağışı olan Oxford’da; azıcık karı gördüğünüzde atkınızı, eldiveninizi, havucunuzu alıp öyle hemen kendinizi sokaklara atmayın. Burada yağan kar ile ancak bir futbol topu büyüklüğünde kardan adam yapabilirsiniz. Not alın! “Kardan adam minyatür sanatı” gibi bir şey çıkar bakın buradan ☺

YALNIZ SANDAL TUTMAYA BAŞLADI HOCAM!

Şunu da anlatayım hemen bitiriyorum.

İngiltere’de 1. Dünya Savaşı’nda yolların bombalanarak tahrip edilmesi ve ulaşımın imkânsız hale gelmesiyle birlikte, askeri mühimmatların taşınması, ulaşımın sağlanması için kanallar yapılmış ve uzunca bir müddet bu şekilde ulaşım sağlanmıştır. Her ne kadar zorunluluktan yapılmış olsa da günümüzde turistik amaçlı olarak bu kanallar kullanılıyor.

O meşhur geleneksel Oxford-Cambridge kürek yarışlarını ve yemyeşil doğa içinde, huzurlu sandal gezilerini de bu kanallar bizlere sunuyor. İngiltere’nin bir ucundan bir ucuna gezebileceğimiz bu kanallarda sizinle olan yolculuğumuz bugün Oxford’la başladı, şimdi küreklere sıkıca yapışın, istikamet Brighton…

Related posts

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir